Deniz ölçmeleri ve deniz mühendisliği oldukça gelişmiş ve en çok otomasyona uyarlanmış çalışmalardır. Bu alanda birçok teknikler ve cihazlar geliştirilmiştir. Harita Mühendisinin rolü, bu olanakları iyi bilmek, yapılacak projeyi analiz ederek, ölçme altyapısını kullanarak en iyi çözümü üretmektir. Hemen hemen tüm deniz projeleri harita mühendisliği bilgisi gerektiren, ölçme ve aplikasyon çalışmalarını gerektirir.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede, deniz tabanına yönelik projelerin gittikçe artacağı beklenen bir olgudur. Bu tür projelerin artması, deniz tabanı haritalarının yapılması, jeofizik araştırmalar ve su biyolojisine yönelik oşinografik çalışmaların gündeme gelmesine neden olacaktır.
Bu tür çalışmalar harita mühendisliğinin ana dallarından biridir ve aynı zamanda diğer mühendislik disiplinleri ile birlikte çalışmayı da gerektirmektedir. Ancak formasyon olarak, klasik harita mühendislik bilgilerine ek olarak, bilgisayar, elektronik, navigasyon gibi bilgilerin de gerekliliği kaçınılmazdır. Deniz çalışmalarında çalışılacak alanın görsel olarak görünememesi ve çalışmanın tabiatı gereği sürekli hareket halinde bulunulması, çok değişik teknikler ve ekipmanların kullanılmasını gerektirmektedir.
Bu sunumun amacı, teorik detaylara girmekten çok, çalışmanın prensiplerine yönelik genel bir çerçeve çizmek ve bu tür bir ölçme ile karşı karşıya kalan meslektaşlarımıza, mesleki bilgileri ile neleri bağdaştırabileceği hakkında bir fikir vermektir.
Esas olarak tüm çalışmaların esası, anlık konum bilgisinin alınmasına dayanır. Ancak kara çalışmalarında olduğu gibi belirli bir yerde sabit durarak konum almak olanaksız olduğundan, hareket halindeyken konum bilgisini istenen hassasiyette almak, ve bu bilgiyi, yapılan iş için gerekli diğer ekipmanlardan gelen veriyle birlikte senkronize ederek birleştirmek deniz çalışmalarının ana konusudur.
Günümüzdeki teknolojiler ile konum belirlemek iki ayrı yöntemle yapılmaktadır. Kıyıdan belirli mesafelere kadar olan çalışmalarda, Total Station’lar veya GPS teknikleri kullanılmakta, buna karşılık kıyıdan uzaktaki çalışmalarda sadece GPS teknikleri kullanılabilmektedir.
Total Station ile açı ve mesafe ölçüldüğü için, bu çalışmalara polar yöntem adı verilmektedir. Genel olarak kıyı inÅŸaatı çalışmalarında, bir kazığı aplike etmek için, ya da bir deniz tabanı taramasında, ekipmanın gerekli konuma getirilmesi için uygun bir cihazdır. Ancak hareketli bir tekneye yönelik sürekli kıyıdan ölçme yapmak oldukça zahmetlidir. Bu amaçla aktif prizmaya kilitlenerek hem kara ölçmeleri için hem de deniz ölçmeleri için, prizmayı otomatik takip edebilen servo motorlu Total Station’lar bulunmaktadır. Bu tür Total Stationlar yapmış oldukları ölçüleri anında bir radyo modem vasıtası ile teknedeki bilgisayara göndermekte, bilgisayardaki deniz çalışmalarına yönelik yazılım vasıtası ile kullanılan diÄŸer ölçme cihazları ile bu veri otomatik olarak senkronize edilerek birleÅŸtirilmektedir.
GPS sistemleri ile çalışmada ise teknede bulunan GPS’den gelen konum verisi aynı ÅŸekilde bilgisayardaki yazılıma aktarılmakta ve diÄŸer verilerle senkronize edilmektedir. GPS ile elde edilecek olan konum hassasiyeti GPS ölçme tekniÄŸine baÄŸlıdır. Özellikle kıyıya yakın çalışmalarda (25-30km) RTK teknikleri kullanılmaktadır. Bu durumda kıyıda bir baz GPS istasyonu kurularak radyo modem veya GSM/GPRS üzerinden düzeltme yayını yapılarak 10-30cm’lik bir konum hassasiyeti elde edilmektedir. Açık deniz çalışmalarında ise genellikle metre hassasiyeti yeterli olduÄŸundan, ücretsiz düzeltme yayını olan WAAS/EGNOS veya ücretli olan OmniStar yayınları kullanılabilmektedir. Ancak kullanılması düşünülen GPS alıcısının SBAS denilen bu yayınları alabilecek özellikte olması gereklidir. Deniz çalışmalarında konum belirleme, tekne hareketliyken yapılmakta olduÄŸundan, konum bilgisinin son derece hızlı elde edilmesi gerekir. Bu hızın 20Hz yani, 1/20 saniyeden daha yavaÅŸ olmaması gereklidir. Bu nedenle kullanılacak GPS alıcısının bu özelliÄŸi oldukça önemlidir.
Deniz ölçmelerinde, teknede ,tüm sistemi kontrol eden bir merkezi bilgisayar sistemi bulunur. Bu sistem GPS alıcısından gelen konum bilgisini, akustik derinlikölçerden gelen derinlik bilgisini ve heave, pitch roll sensörlerden gelen düzeltme verilerini eşleştirerek kayıt ederken, aynı zamanda istenilen aralıklarda düzeltilmiş konum verisini, diğer kendinden kayıtlı cihazlara gönderir. Bu cihazlar deniz tabanına ait jeofizik, jeolojik ve sismik verileri kaydeden cihazlardır. Ancak bu cihazların her birinin tekne üzerindeki konumu farklı yerlerdedir. Ayrıca bir kısmı da tekne arkasından uzun çelik halatlarla çekilen ünitelerdir. Bu nedenledir ki her bir ünitenin GPS anteninin konumuna göre olan ofsetlerinin aynı anda hesaplanarak doğru konumlarının kendilerine aktarılması gereklidir.
Jeofizik cihazlarının hemen hepsi deniz tabanını gösteren ve tabanın altında kesit çıkartan akustik yöntemlerle görüntüler elde ederler. Navigasyon yazılımından gönderilen koordinatlar bu görüntülerin daha sonra birleştirilerek bir mozaik elde edilmesi ve doğru konumlandırılması için kullanılır.
GPS ile çalışmalarda, teknedeki alıcının(ların) doğru konum elde etmesi için çeşitli yöntemler kullanılabilir.
Çalışılan bölgede koordinatı bilinen bir nokta ile, o bölgedeki WGS84 ile kullanılan datum ve projeksiyon arasındaki dönüşüm parametreleri bulunuyorsa, baz vericinin bu nokta üzerine kurulması ve teknedeki navigasyon yazılımına gerekli dönüşüm parametrelerinin girilmesi yeterlidir.
Çalışılan bölgeye ait koordinat sisteminin WGS84 koordinatları ile dönüşüm parametreleri bilinmiyorsa, kıyıda koordinatı bilinen en az 4 noktadan GPS ölçmeleri yapılarak dönüşüm parametreleri elde edilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yapılacak deniz ölçme alanının kıyıdan olan uzaklığının en az yarısı kadar kenar boylarına sahip noktaların düzgün bir ağ oluşturabilecek olanlarının seçilmesidir. Bu noktaların dağılımının kıyıya paralel olması tercih edilmelidir.
Ancak tekne üzerinde GPS anteninin bulunduğu yerin koordinatlarında, tekne hareketlerinin etkisi bulunmaktadır. Bu etkileri minimuma indirmek için tekne hareketlerini sayısal değerlere çeviren cihazların kullanılır. Komple bir navigasyon çözümü için aşağıdaki değerlerin bilinmesi gereklidir.
Bulunulan yerin koordinatları, o andaki teknenin yanal (roll) ve boyuna (pitch) olan hareketinin açı değeri, teknenin gittiği yönün kuzey ile yapmış olduğu açı (Heading)
Bu bilgiler tekne üzerine konulan pitch ve roll sensörlerden alınarak, GPS ile elde edilen koordinatlara anında etki ettirilir.
Ancak elde edilen bu değerler teknenin kendi relatif koordinat sistemine göredir. Bu değerleri gerçek koordinatlara dönüştürebilmek için teknenin kuzey ile yapmış olduğu açının da ölçülmesi gereklidir. Bu açının ölçülmesi ile ilgili üç farklı yöntemden bahsedilebilir.
Gyroscope ile sürekli manyetik kuzeyi ölçmek. Bu yöntemde manyetik kuzey ile gerçek kuzey arasındaki farkın bilinmesi gereklidir. Bu sistem oldukça pahalı, büyük ve her çalışılan yer için kalibrasyon gerektirir. (Koordinatı bilinen bir nokta ve açıklık açısı) Ardışık GPS RTK konumları arasındaki vektörden gerçek kuzeyi sürekli belirlemek. Bu yöntemde elde edilen kuzey açısı (semt, açıklık açısı, heading) yaklaşık 1 saniye gecikmeli hesaplandığından, konum hassasiyeti 25-30cm civarında kötüleşir. ( Ardışık iki nokta koordinatından, doğrultu vektörü hesabı)
Teknenin uzun ekseni boyunca iki adet RTK GPS alıcısı kullanılarak, her ikisinin anlık aldığı koordinatlardan, gerçek kuzey açısının sürekli elde edilmesi. Bu yöntem en hassas yöntem olup, boyut olarak her tür ölçme teknesinde kullanılabilir. (Bilinen iki noktadan açıklık açısı hesabı).
Ancak ölçme teknesi üzerinde kullanılan cihazların hepsi GPS anteninin düşeyinde monteli değildir. Bunların bir kısmı ofsetleri bilinen sabit konumlardadır. Bir kısmı ise teknenin arkasına suyun içerisinde kablo vasıtası ile çekilmektedir ve konumları tekne konumuna göre dinamik olarak değişmektedir. Konumları sabit olan her cihazın ofset değerleri (Statik Offset) ilgili kontrol navigasyon yazılımına girildiğinde, sistem orijin noktası olarak da tarif edilebilen ana GPS antenine göre her birinin koordinatını sürekli hesaplayacak ve kayıt edecektir.
Tekne arkasından kablo vasıtası ile çekilen ünitelerin dinamik konumları, bu cihazların üzerine yerleştirilen ve alıcıları tekne üzerinde orijine göre bilinen ofsetlerde olan LBL sistemi ile belirlenir. Her an üniteden bu alıcılara eğik mesafeler ölçülerek geriden kestirme yöntemi ile dinamik konum bulunur.
Özellikle deniz tabanının topografyasının belirlenmesi çalışmalarında, hassas deniz tabanı kotlarının elde edilmesi ana sorunların başında gelmektedir. Echosounder cihazları ile akustik derinlik ölçmenin doğruluğu birçok faktöre bağlıdır. Derinlik ölçme değeri ham olarak echosounder transduceri ile taban arasındaki düşey mesafedir. Bu mesafenin presizyonu, suyun içerisinde ses dalgasının hızının doğru kalibrasyonuna bağlıdır. Bu kalibrasyon suyun ısısı, ve özellikle tuzluluğuna bağlı olarak değişir. Bu kalibrasyon değerinin belirlenmesi için matematiksel kavramlar kullanılabilse de, pratikte çalışılan yerde yapılacak basit bir ölçme ile bu değer kolaylıkla bulunabilir. Kısaca bar-check denilen yöntem, 5m, 10m, 20m gibi mesafeler hassas olarak işaretlenmiş bir zincirin ucuna bağlı metal bir plaka veya çubuğun, sırasıyla echosounder transducerinin altına getirilerek, ekranda bu değerler okunana kadar, kalibrasyon yapılmasından ibarettir.
Ancak kalibre edilmiş derinlik ölçmesinden, taban kotunu hassas elde etmek için birçok faktör bulunmaktadır.
Teknenin draftı (Suya batma miktarı) ve Squat değeri (hıza bağlı kabarma) 3- Sudaki dalganın düşey hareketinin etkisi (Heave)
Roll-pitch etkisi
Deniz kotunun datum değeri her ülke için tesbit edilmiş ve karadaki nivelman noktalarına referans teşkil etmiştir. Bu nedenle kıyıya yakın bir RS noktasından deniz kıyısına getirilen bir kotun , o anki deniz yüksekliğinden farkı, o andaki med-cezir değerine karşılık gelir. Bu değer belirli periodlarla değişir ve zamana bağlı bir sinüs eğrisi oluşur. Ortalama her yarım saate bir yapılacak fark ölçümlerinin oluşturduğu sinüs eğrisi , derinlik ölçmelerine etki ettirilerek gerçek taban kotu elde edilir. Med- cezir ölçen cihazlara mareograf adı verilmektedir. Bunların bir kısmı mekanik , bir kısmı su basıncına göre deniz yüksekliğini ölçmektedir. Yine bir kısmı veriyi kendi içine kaydetmekte, bir kısmı ise radyo modem vasıtası ile değerleri anında teknedeki navigasyon yazılımına göndermektedir. Deniz kotunun bu şekilde belirlenmesi durumunda, yapılan derinlik ölçmelerinde echosounder transducerinin altından , deniz tabanına olan derinlik değerine, transducerin su yüzeyinden olan mesafesi ve med/cezir (tide) değeri eklenerek taban kotu bulunur.
Deniz tabanı kotunu doÄŸrudan kıyı kotuna baÄŸlı olarak elde etmenin yolu ise RTK ölçme teknikleri kullanmaktır. Bu yöntemde kıyıda kurulan baz vericinin bulunduÄŸu noktanın kotunun da hassas olarak bilinmesi gereklidir. Bu ÅŸekilde tekne üzerinde elde edilen transducer kotu karaya baÄŸlı gerçek kot olup, bu deÄŸere transducer ile deniz tabanı arasındaki derinlik deÄŸeri doÄŸrudan eklenir. Bu yöntemde elde edilen deniz tabanı kotları med cezir,ve teknenin hızına baÄŸlı ,squat etkisinden arınmış kotlardır. Ancak bu yöntem kıyıdan 20km’e kadar olan mesafelerde kullanılabilir. (RTK çalışmalarında baz ve gezici arasındaki maksimum mesafe sınırı !)
Ancak elde edilen bu deÄŸere etki eden baÅŸka etkenler de vardır. Bunlardan en önemlisi dalga etkisi olan Heave deÄŸeri. Genel olarak RTK ile elde edilen derinlik deÄŸerine Heave etkisi de dahil edilebilir.Ancak RTK veri toplama hızı 1:20 (20Hz) saniyeden daha iyi olamadığı için, kısa peryodlu dalgalarda yeterli hassasiyeti vermez. Kısa peryodlu dalgalarda beklenen heave ölçme deÄŸer aralığı 100Hz civarında olmalıdır. Bu nedenle heave deÄŸeri , heave sensörü denilen cihazlar ile sürekli ölçülür. Bu cihazların prensibi sürekli olarak dalganın oluÅŸturduÄŸu ivmenin düşey bileÅŸeninin ölçülmesidir. Ancak bu ivmenin tek başına ölçülmesi yeterli deÄŸildir. Bir referans gereklidir. Bu referans ise denizin sıfırıdır. Prensip olarak her tür deniz çalışmasında dalga yüksekliÄŸinin 20cm’yi geçmediÄŸi ÅŸartlar aranmasına raÄŸmen, zaman zaman etraftan geçen gemi benzeri dalga etkilerini minimuma indirgemek gereklidir. Son teknolojik geliÅŸmeler bu tür etkileri tamamen ortadan kaldıran bileÅŸik hareket sensörlerini ortaya çıkarmıştır. (Inertial sistemler) Bunun ilk örneÄŸi Trimble grubuna ait Applanix firmasının geliÅŸtirdiÄŸi POS MV sistemidir.
Deniz tabanı topoğrafyasının, ya da jeofizik ve jeolojik belirlenmesi için yapılacak ölçme şekli kullanılacak cihazlara göre planlanır. Deniz tabanı topoğrafyası için echosounder cihazları kullanılır. Bu cihazlar Single beam (noktasal) veya Multibeam (yanal) olmak üzere ikiye ayrılır.
Single beam cihazlar transducerin altına gelen deniz tabanının derinliğini ölçer. Bu cihazla ölçme için çalışılacak alan istenen ölçeğe göre paralel hatlar olarak planlanır. Örneğin 1:1000 ölçekli çalışmalar için bu hata aralıkları 10m, 1:5000 ölçekli çalışmalar için 50m olarak planlanır. Hat üzerinde giderken hangi sıklıkta veri kayıt edileceği ise iki türlü belirlenir. Bu sıklık navigasyon yazılımlarına ya mesafeye bağlı olarak (Örn: Her 10 metrede bir), veya tekne hızına bağlı olarak belirli bir zaman aralığında (Örn: Her 5 saniyede bir) seçilebilir.
Multibeam echosounder’lar ise belirli geniÅŸlikte bir alanı tarayarak derinlik belirlerler. Bu nedenle hatlar geniÅŸliÄŸe göre arada boÅŸluk kalmayacak ÅŸekilde planlanır. GeniÅŸliÄŸi belirleyen önemli bir faktör deniz tabanının derinliÄŸidir. DerinleÅŸtikçe tarama alanı geniÅŸler.
Deniz tabanının jeofizik özelliklerini ölçmeye yarayan, sub bottom profiler da tek bir hat üzerinde deniz tabanının 50-60m altına kadar kesit çıkarır ve planlaması Single beam echosounder gibidir. Buna karşılık deniz tabanının akustik olarak bir tür resmini çeken side scan sonar’lar da belirli bir geniÅŸlikte tabanı tarar ve planlama multibeam echosounder gibi, geniÅŸliÄŸe baÄŸlı olarak yapılır.
Derinliğe göre ortalama 8 kata kadar daha geniş bir alana gönderilen akustik sinyaller vasıtası ile elde edilen binlerce derinlik değerinin oluşturduğu üçboyutlu model elde edilir.
Zorluluğu, sistemin çok özenli kurulması ve kalibrasyon gerekliliği ve her tür teknede kullanılmasının zorluğudur. Proses için güçlü bilgisayarlar gereklidir.
Yandaki örnek Güney Asya’daki Tsunami’ye neden olan kırılmanın Multibeam echosounder ile elde edilen üç boyutlu modelidir.
Noktasal olarak olarak gönderilen düşük frekanslı ve güçlü akustik sinyali deniz tabanının sediman yüzeyinden 60m kadar altına kadar işleyerek deniz tabanını oluşturan malzeme hakkında bilgi verir. (eski, yeni gevşek, kaya oluşumunun başladığı yer vbg...) 1-11000metre derinliklerde tekne yanında veya kablo ile çekilerek kullanılır. Hassas kalibrasyon gerektirir.
Deniz tabanının bir tür akustik resmini çeker. Tek veya çift frekanslı olanları vardır. Deniz tabanı sediman karakterizasyonu, bitki örtüsü, tabandaki nesnelerin tesbiti, görsel kırık, deniz arkeolojisi gibi birçok alanda kullanılır. Kablo ile çekilir. Tow’un yüksekliÄŸine baÄŸlı olarak taranan alanın geniÅŸliÄŸi deÄŸiÅŸkendir.
Yandaki örnek batık bir yelkenliyi göstermektedir. İnce uzun siyah alan yelken direğinin gölgesidir. Yüksekliğe göre, gölge mesafesi ile boyutlar belirlenebilir.
Deniz çalışmalarında, tüm cihazların birbirleri ile senkronizasyonunu sağlayan, konum ve derinlik bilgilerini kayıt eden, kendinden kayıtlı cihazlara kendi ofsetlerine göre konum ve zaman verilerini gönderen, aynı zamanda çalışma esnasında, tekneyi kullanan kaptana planlanan hatlar üzerinde gidip gitmediğini görsel ve sayısal olarak sürekli bildiren ve/veya varsa teknenin otomatik pilotuna kumanda ederek, planlanan hat üzerinde kalmasını sağlayan, sistemin kalbi navigasyon yazılımıdır. Bu yazılımlar dünyadaki mevcut hemen tüm cihazlara bağlanabilirler, deniz altında yapılacak tarama veya kanal açmaya yönelik projelerin programa girilmesi olanaklıdır ve bu durumda örneğin ölçülen kesit ile proje değerlerini anında karşılaştırabilmektedir.
Bu programların en önemli iÅŸlevi baÄŸlanan cihazların senkronizasyonunu saÄŸlamaktır. Bunun için GPS tarafından üretilen 1PPS (pulse per second) sinyali, tüm cihazların, aynı anda veri göndermesini saÄŸlar. Bilgisayar portuna gelen bu verilerin porta ulaÅŸma zamanı ve birbirlerinden olan farkları zamansal olarak ölçülür ve karşılıklı eÅŸleÅŸtirilir. Bu ÅŸekilde tekne hızının fazla olduÄŸu ÅŸartlarda bile senkronizasyon saÄŸlanabilmektedir. Ancak prensip olarak her tür çalışmada tekne hızının 5 knot’u (Mil/saat) aÅŸmaması gerekir. Bunun bir nedeni de, arkadan kablo yardımı ile çekilen sensörlerin tabandan olan yüksekliÄŸinin, hızla doÄŸru orantılı olarak artmasıdır.
Deniz ölçme sistemleri sadece deniz tabanı ile uğraşmaz. Özellikle navigasyon teknikleri kullanarak deniz üstü yapıların aplikasyonu önemli bir yer teşkil eder. Örneğin gemi üzeri veya duba ile yerleştirilebilen yapıların, ya da deniz altında yapılacak çalışmalar için tarama yapacak ekipmanın konumlandırılması, tamamen anlatılan teknikler kullanılarak ve harita mühendislerince yapılmaktadır.